Obsesif kompulsif bozukluk tanılı hastalarda ve alt tiplerinde aşırı değerlendirilmiş düşünce üstbiliş, büyüsel inançlar, yaşam kalitesinin değerlendirilmesi ve diğer klinik özelliklerle ilişkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2017

Öğrenci: MERYEM GÜL TEKSİN BAKIR

Danışman: SELÇUK ASLAN

Özet:

8. ÖZET Obsesif Kompulsif Bozukluk (OKB) kişilerin yaşam kalitesini olumsuz etkileyerek yeti yitimine yol açan heterojen doğaya sahip bir bozukluktur. Hastaların obsesif düşüncelerinin ve kompulsiyonlarının sürdürülmesinde ve düşüncelerine dair olumsuz inançlarında bir takım üst bilişsel süreçlerin önemi yadsınamaz. Böylelikle üstbilişsel mekanizmalar hastaların yaşam kaliteleri, hastalık şiddeti ve tedaviye yanıtlarının önemli yordayıcılarından biri haline getirir. Bununla birlikte herhangi bir psikopatolojisi bulunmayan normal bireylerde de bulunabilen veya stres ile karşılaştıklarında kontrol duygusu sağlamak adına başvurdukları bir takım büyüsel düşünceler de OKB hastalarında obsesif inanışların niteliğini veya niceliğini değiştiriyor olabilir. Bu bağlamda zaman zaman OKB'li olgularda obsesyonlar aşırı değerlendirilmiş nitelikte olup sanrısal nitelikte olmasa da içgörüden uzak olabilmekte ve OKB hastalarının hepsinin obsesyonlarını her zaman egodistonik yorumlamadıkları görülebilmektedir. OKB tanılı hastalarda obsesyonların ADD niteliğinde olmasının çeşitli klinik sonuçları olabilmektedir. Bunlar içinde en önemlisi bu düşüncelerin varlığının tedaviye kötü yanıtı öngören bir etmen olmalarıdır. Reaktif tipte obsesyona sahip bireyler düşüncelerini görece daha gerçekçi, kabul edilebilir düşünceler olarak anlatmaya eğilimlidirler. Obsesif düşünceleri genellikle tetikleyici bir uyaranla ortaya çıktığından düşüncenin kendisinden ziyade düşüncenin ortaya çıkardığı anksiyeteyi ortadan kaldırmak için çevreyi değiştirmeye yönelik kompulsif davranışlar sergilemeye eğilimlidirler. Otojen obsesyonlu bireylerin ise obsesyonları aşırı değerlendirilmiş nitelikte olsa da bu düşüncelerini klinik görüşmelerde belirtmekten daha fazla suçluluk duyabilirler ve daha akla aykırı açıklama eğilimi gösterebilmektedirler. Obsesyonlarını tetikleyici herhangi bir dış tetikleyici olmadığından nötralize edici kompulsif davranışlarının belli bir nesnesi yoktur. Bu da büyüsel nitelikte bir takım davranışları veya ritüelleri daha fazla göstermelerine neden olabilir. Tüm bu araştırma sonuçlarından yola çıkarak bu çalışmadaki amacımız OKB hastalarında ve reaktif ve otojen alt tiplerinde ADD'lerin varlığının, klinik özellikler, üstbiliş ve büyüsel inançlar ile ilişkisini değerlendirmek, bu parametreleri sağlıklı kontrol grubuyla kıyaslamak ve bu klinik özelliklerin hastalık şiddeti ve yaşam kalitesine olan etkisini incelemektir. Hipotezlerimiz ise OKB hastalarında ADD, uygun olmayan ölçütlerdeki üstbilişsel stratejiler ile alt boyutlarının ve büyüsel inanışların birbirleriyle doğrusal yönde paralellik gösterebileceği, bu düşünce stillerinin kişideki yoğunluğu arttıkça hastalığın klinik şiddetinin artabileceği ve bununla birlikte yaşam kalitesinin azalabileceği şeklinde kurgulanmıştır. Bu amaçla, ek ruhsal hastalığı olmayan 54 OKB ve herhangi bir ruhsal veya fiziksel hastalığı bulunmayan 55 sağlıklı kontrol grubu çalışmaya dâhil edilmiştir. Klinik görüşme ve Y-BOCS semptom listesine göre hastalar otojen (n:23) ve reaktif (n:31) olarak iki ayrı gruba ayrılmışlardır. OKB tanılı hastalara tek bir klinisyen tarafından Y-BOCS ve ADDÖ birebir uygulanmış olup sonrasında BDÖ, ÜBÖ, WHOOL-BREEF, MOKSL ve BAE ölçeklerinin hastalar ve kontrol grubu tarafından doldurulması sağlanmıştır. Klinik görüşme, Y-BOCS ve ADDÖ'ne göre hastalar otojen ve reaktif olarak iki ayrı gruba ayrılmışlardır. OKB tanısı almış hasta grubunda, ÜBÖ toplam puanları, WHOQOL-BREF-TR total puanı ve BAE total puanlarının kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksek olduğu tespit edildi. OKB hastaları ve kontrol grubu arasında BDÖ toplam puan ortalamalarını incelediğimizde, gruplar arasında BDÖ genel puan ortalamalarının her iki grupta anlamlı derecede farklı olmadığı sonucuna varılmıştır. OKB hastalarında kontrol grubuna yaşam kalitesi toplam puanlarının üstbiliş total puanı ve büyüsel düşüncelerin şiddeti ile ters yönde ilişkide olduğu, OKB hastalarında üstbiliş puanları ve büyüsel inançların şiddeti arttıkça yaşam kalitelerinin azaldığı saptanmıştır. Çalışmamızda OKB hastalığının klinik şiddetini ölçen ve klinisyen tarafından hastaya uygulanan Y-BOCS genel toplam puanı ve ölçeğin alt boyutlarından olan obsesyon ve kompulsiyon şiddeti ile ÜBÖ ve BDÖ toplam puanları arasında anlamlı düzeyde doğrusal ve aynı yönlü bir korelasyon saptanmış olup hipotezimizi doğrulamıştır. Araştırmamızda reaktif otojen alt gruplar demografik ve klinik özellikleri açısından kıyaslandığında istatistiksel olarak benzer dağılım gösterdikleri görülmüştür. Otojen ve reaktif grupların ÜBÖ, WHOQOL-BREF-TR, MOKSL, Y-BOCS, BDÖ, BAE genel toplam ve alt boyutları arasında farklılık olup olmadığı araştırıldığında reaktif obsesyona sahip hastaların ADDÖ puanları otojen obsesyona sahip hastalara göre daha yüksek saptanmıştır. Diğer test ve alt boyut karşılaştırmaları incelendiğinde her iki grupta ortalamalar arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. Daha farklı veri toplama araçlarıyla homojen ve büyük örneklem gruplarıyla daha özgül araştırmalara ihtiyaç olduğunu düşünülmektedir.