Neovasküler yaşa bağlı maküla dejenerasyonunda intravitreal bevacizumab tedavisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2007

Öğrenci: BERRAK URGANCIOĞLU

Danışman: ŞENGÜL ÖZDEK

Özet:

Neovasküler YBMD gelişmiş ülkelerde 50 yaş üzerinde santral görme kaybının ve körlüğün en yaygın sebebidir. Bu çalışmada neovasküler YBMD hastalarında bir anti-VEGF ajan olan bevacizumabın intravitreal uygulamasının hem ilk tedavi seçeneği hem de FDT’ye yanıt vermeyen olgularda son çare tedavi seçeneği olarak etkinliğinin araştırılmasına ek olarak FDT ile kombine edilmiş intravitreal bevacizumab tedavisinin sonuçlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Prospektif olarak yürütülen faz 3 çalışmaya lezyon tipine bakılmaksızın, YBMD’a sekonder gelişen KNV’li gözler dahil edildi. 1. ve 2. gruba daha önce tedavi almamış yeni tanı KNV’li gözler, 3. gruba KNV nedeniyle daha önce en az bir kez FDT, TTT, argon lazer fotokoagülasyon veya intravitreal steroid enjeksiyon gibi tedavilerden biri uygulanmış ancak tedaviye yanıt alınamamış gözler dahil edildi. Daha önce tedavi almamış yeni tanı alan gözler İVB enjeksiyon tedavisi (grup 1) veya FDT ile birlikte İVB enjeksiyon tedavisi (grup 2) uygulanmak üzere randomize edildi. 3. gruba ise son çare tedavi olarak İVB enjeksiyon tedavisi uygulandı. Hastaların tedaviye verdikleri yanıt, EİDGK ve aktivite skorlaması ile değerlendirildi. Çalışmaya 65 hastanın 67 gözü dahil edildi. Hastaların ortalama yaşları 70.56 ± 8.46 yıl, ortalama takip süresi 4.91 ± 1.79 ay idi. 1. grupta 17 hastanın 18 gözü, 2. grupta 22 hastanın 22 gözü, 3. grupta ise 26 hastanın 27 gözü incelendi. Tüm gruplarda tedavi sonrası ortalama aktivite skorları tedavi öncesine göre istatistiksel olarak anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). Tüm gruplarda 1., 2., 3., ve 5. ay ortalama görme keskinlikleri tedavi öncesine göre yüksek bulundu. Görme keskinliği Snellen görme eşeline göre değerlendirildiğinde 6 ay sonunda gözlerin %92.5’inde artış veya stabilizasyon izlendi. 2. grupta 4 gözde 3. grupta ise 1 gözde görme keskinliğinde 2 sıra ve daha fazla kayıp saptandı. 1. ve 2. grup arasında ‘> 2 sıra azalma yüzdeleri’ açısından fark anlamlıydı (p<0.05). Hasta başına enjeksiyon sayısı 1.6 idi. Gözlerin 43’ünde (%64.17) tek enjeksiyon yeterli olurken 4’üne (%5.9) 4 kez enjeksiyon yapıldı. 1. gruptaki tek enjeksiyon sayısı 10 (%55.5), 2. gruptaki tek enjeksiyon sayısı ise 16 (%72.7) idi. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (p>0.05). Her ne kadar literatürde bevacizumab ile yapılmış yeterli sayıda prospektif çalışma olmasa da, retrospektif çalışmaların ve bizim çalışmamızın sonucuna göre bevacizumab tedavisinde sabit doz aralığı uygulamasından çok aktivasyon bulgularına göre tedavi uygulanması daha doğru bir yaklaşım gibi görünmektedir. Bu yaklaşım ile, uygulanan tedavi sayısı ve dolayısıyla oluşabilecek komplikasyonlar da azalacaktır. Sonuç olarak intravitreal bevacizumab tedavisi, şu anda neovasküler YBMD’nin tedavisinde etkin, güvenilir ve en düşük maliyetli seçenektir.