Demokrasi perspektifinden totalitarizm kavramı ve Hannah Arendt


Tezin Türü: Doktora

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2012

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Asime Tuba Gülmez Stewart

Danışman: SUNA BAŞAK

Özet:

Bu çalışmada, demokrasi perspektifinden, kavramsal bir totalitarizm analizi yapılmaktadır. Arendt, kitlelerin teveccühüne mazhar olabilecek bir demokrasi anlayışına odaklanmak yerine, kamusal alana öncelik verir. Çalışmada, Arendt'in totalitarizmin anti-tezi olduğunu söylediği hakiki politika (genuine politics) anlayışı olarak onun kamusal alan teorisini okumak önerilmektedir. Eş anlamlı gibi kullanılan modern zamanların ve antik zamanların anti-demokratik yönetimlerinin (despotizm, tiranlık, diktatörlük ve totalitarizm) birbirileriyle olan farkı sorgulandıktan sonra; anti-demokratik yönetim şekilleri, hem totaliter sistem ve otoriter sistem ayrımını hem de diktatörlük kategorisini içeren yeni bir model yardımıyla incelenmektedir. Ayrıca totalitarizmin ortaya çıkışında etkili olduğu varsayılan modernizm ile totalitarizm arasında zorunlu bir ilişki olup olmadığı sorgulanmaktadır. Totalitarizmin unsurları olarak ideoloji, parti, lider, terör ve teknoloji incelendikten sonra totalitarizm kavramına yöneltilen eleştirilerden bahsedilmektedir. Totalitarizm tartışmaları denildiği zaman, akla ilk gelen isimlerden biri Hannah Arendt'tir. Arendt'in totalitarizm teorisi fenomenolojik oluşuyla diğer totalitarizm anlatılarından ayrılır. Arendt'in totalitarizm anlayışını daha iyi anlamak onun politik düşüncesinin temel kavramlarını (özellikle insanlık durumu, vita activa, insani çoğulluk ve kamusal alan gibi) bilmeyi gerektirir. Arendt'e göre totalitarizm ilk kez modern zamanlarda ortaya çıkan yeni bir yönetim şeklidir fakat modern öncesi tecrübeleri de içerir. Arendt için, totalitarizmin ortaya çıkışında en büyük etken kitlelerdir ve kitle toplumunun en temel özelliği ortak dünyayı/kamusal alanı yitirmiş olmasıdır. Çalışmada, totalitarizm tecrübesinin izole ettiği, 'fazlalık' konumuna sürüklediği ve yersiz bıraktığı insan için yeni bir 'yer' arayışında olan Arendt ile birlikte, iktidar bağlamında kamusal alan, demokrasi ve totalitarizm tartışmasına geri dönülmektedir. Müzakereci demokrasi bir liberalizm eleştirisi olarak okunduğu takdirde, Arendt'in farklı bir önem kazanan liberal demokrasi eleştirisi ve Habermas'ın Arendt'ten ilham alarak geliştirdiği müzakereci demokrasi teorisi incelenmektedir. Müzakereci demokrasi ve Arendt'in düşüncesi arasındaki antagonizma, Arendt'in düşüncesindeki agonistik ve postmodern unsurlar vurgulanarak belirtilmektedir. Kavramları zıtlarıyla birlikte düşünen Arendt için totalitarizmin anti-tezi hakiki politikadır (genuine politics). Arendt'in ne olduğunu açık bir şekilde ifade etmediği hakiki politika olarak onun kamusal alan teorisini okumak mümkündür.