Tezin Türü: Doktora
Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkiye
Tezin Onay Tarihi: 2015
Öğrenci: OSMAN TOLGA ŞİNOFOROĞLU
Danışman: İBRAHİM YILDIRAN
Özet:Bu çalışmanın amacı, eğitimde model arayışlarının ve uygulama çabala¬rının yoğunlaştığı II. Meşrutiyet döneminde özellikle pedagojik, askeri ve sıhhi nedenlerle beden eğitimi alanında etkin konuma yükselen İsveç modelinin Selim Sırrı Tarcan öncülüğünde Türk eğitim sistemine entegrasyonu sürecini incelemektir. Bu kapsamda, 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa'da ortaya çıkan Alman ve İsveç jimnastik akımlarının esasları, öncüleri ve etki alanları, Türkiye'deki tezahürleri ve tutunma çabaları, İsveç usulünün öncüsü Selim Sırrı Tarcan'ın beden eğitimi felsefesini biçimlendiren spor ve jimnastik odaklı ayrıntılı biyografisi, İsveç jimnastiğine yönelmesinde etkili olan faktörler, Türkiye'de İsveç jimnastiğinin tercihinde rol oynayan pedagojik, askeri, sıhhi, sosyal ve ekonomik nedenler, kurumsal yapılanma ve yaygınlaştırma süreçleri ile karşılaşılan tepkiler ortaya konulmaya çalışılacaktır. Araştırmada nitel araştırma yöntemleri içerisinde değerlendirilen tarama modeli kapsamında, geçmişte olanların öğrenilmesi, anlaşılması ve açıklanması amacıyla kütüphane ve arşivlerden edinilen bilgi ve belgelerin incelenerek yorumlandığı "tarihsel araştırma" yöntemi kullanılmıştır. 19. yüzyıl başlarında öncüsü Ling tarafından kurumsal yapısına kavuşan İsveç jimnastiği, etraflıca tanımlanmış ve gerekçelendirilmiş pedagojik, fizyolojik, askeri ve sıhhi işlevleriyle yüzyılın ortalarından itibaren Avrupa'da okul beden eğitiminde kullanılan Alman, Fransız ve İngiliz sistemlerinin hâkimiyet alanlarını zorlamış ve kısa sürede etkisini artırmıştı. 1813'ten itibaren İsveç jimnastiği eğitimi verilen ve kendi türünün en önemli, öncü ve model kuruluşu konumuna yükselen Stockholm Kraliyet Merkez Jimnastik Enstitüsü'nde, Avrupa hükümetlerinin gönderdiği sivil ya da askeri personel öğrenim görüyor, dönüşlerinde kendi ülkelerinde İsveç jimnastiğinin öncülüğünü yapıyor, bu sistemi yerleştirmeye çalışıyorlardı. Ülkesinde gelişen askeri ve siyasi şartları bir askeri mühendisi beden eğitimciye evirecek ve Selim Sırrı Tarcan'ın da yönünü 1909'da İsveç'e çevirecekti. Türkiye'nin Tanzimat sonrası tanıştığı batılı beden eğitimi akımlarından Alman Jimnastiği (Turnen) temelli Fransız Amoros Jimnastiği 19. yüzyıl ortalarından itibaren önce askeri, ardından sivil okul programlarına girmişti. Selim Sırrı Tarcan da, programı Fransız sistemine göre oluşturulmuş Mekteb-i Sultani'de bu aletli jimnastik dersiyle karşılaşmış, becerileriyle ön plana çıkmıştı. Askeri Mühendishane'den mezuniyetinden sonra askeri görevlerinden daha çok bu jimnastiğin öğretimi ve yayın yoluyla tanıtımı konusunda çaba harcamıştı. Ancak kuvvet egzersizleriyle geliştirdiği ve her fırsatta sergilemekten hoşlandığı kaslı vücudunun yol açtığı duruş ve genel sağlık bozukluğu, tabi olduğu jimnastik sistemini sorgulamasına neden olacaktı. Sorun Avrupa'nın da gündemindeydi ve beden eğitimi halk sağlığı politikalarının ilgi alanına girmiş, bireysel ve toplumsal sağlığın geliştirilmesinin en elverişli ve ekonomik aracı olduğu görüşü yaygınlaşmış, bu alana hitap eden İsveç jimnastiğini popüler kılmıştı. 19. yüzyıl sonlarından itibaren İsveç usulü jimnastik, Osmanlı başkentinde kurulan tıbbi jimnastik enstitüleri ve spor-sağlık ilişkisine vakıf hekimler ve aydınların bu sistem hakkında yazdıkları yazılarla tanınmaya başlamıştı. Dikkatleri İsveç jimnastiklerine çevrilen Selim Sırrı Bey de, 1908 Meşrutiyet hareketine bir asker olarak aktif katılımı nedeniyle aldığı yurt dışına çıkarılma cezasını fırsata çevirerek Stockholm Kraliyet Merkez Jimnastik Enstitüsü'ne gönderilmesini sağlamıştı. Jimnastik yükseköğrenimi esnasında İsveç'in beden eğitimiyle bütünleşmiş sağlıklı toplum yapısından da etkilenmiş; tedavi amaçlı jimnastik egzersizleri Avrupa kentlerinde adına açılmış kliniklerde uygulanan Zander'in Stockholm'deki kliniğinde tıbbi jimnastik ve masaj dersleri almıştı. Selim Sırrı Bey, jimnastiğin pedagojik ve bilimsel esaslarını tanıdığı ve halk oyunlarının modernleştirici ve sosyalleştirici etkileri üzerine bilinçlendiği İsveç'ten, yanına sonraları gençlik marşı olarak uyarlanacak bir İsveç şarkısının bestesini de alarak Mayıs 1910'da döndü. Artık, ülkesindeki jimnastik öğretmenlerinin nitel ve nicel açılardan tamamen yetersiz, öğretim yöntemlerinin yanlış ve bilimsel esaslardan yoksun olduğunun farkındaydı. Ülkesinde gelişen yeni sosyal, siyasi ve askeri şartlar, çözümün en uygun aktörü ve aracı olarak Selim Sırrı Bey'i ve İsveç jimnastiğini ön plana çıkarmıştı. Eğitimde model arayışlarının ve uygulama çabala¬rının yoğunlaştığı II. Meşrutiyet dönemi (19081918), Tanzimat'tan sonra başlatılan iyileştirme ve yenileştirme girişimlerine rağmen yetersizliği bilinen geleneksel eğitim kurumlarının reformlarına sahne olmuştu. Dönemin şartları gereği öngörülen paramiliter ve sağlıklı nesiller yetiştirmeye yönelik politikaların gerçekleştirilmesinin başlıca aracı olduğu bilinen beden eğitimi, reform hareketlerinin neredeyse merkezine kurulmuştu. Selim Sırrı Bey, İsveç'ten döner dönmez askerî görevinden istifa etmiş ve okullara beden eğitimini yerleştirmek ve denetlemek üzere Beden Eğitimi Genel Müfettişliği'ne atanmıştı. Bu, II. Meşrutiyet'e kadar devam eden ve jimnastiğin "Jahn-Amoros" usulüne göre uygulandığı "birey yönelimli" sürecin, artık yerini "kitle yönelimli" "İsveç jimnastiği" anlayışına terk etmesi anlamına geliyordu. Beden eğitiminin Türk eğitim sistemine entegrasyonunu amaçlayan yeni süreçte İsveç jimnastiğinin tercihinde pedagojik, sıhhi, askeri, sosyal ve ekonomik alanlarda birçok faktörün rol oynadığı anlaşılmaktadır. Özellikle, aynı anda çok sayıda kişiye uygulanabilirliği ve ders programlarına uygunluğu; her cins, yaş ve sağlık düzeyinde uygulanabilirliğinin fiziksel ve moral açıdan zayıf düşmüş halkın topyekûn yeniden ayağa kaldırılmasında en elverişli araç olarak görülmesi; siyasi gelişmeler nedeniyle gençlerin kısa sürede ve kitlesel olarak askerlik öncesi savaşa hazır hale getirilmesi ihtiyacı; kadınların sağlıklı nesiller yetiştirmelerinde yararları kanıtlanmış bir araç ve kamusal alana çıkışlarında önemli bir fırsat olması ve açık-kapalı her türlü alanda ve alet gerektirmeksizin uygulanabilmesi başlıca tercih nedenleridir. Bu amaçlar doğrultusunda, II. Meşrutiyet döneminde beden eğitimi dersi her düzeyde eğitim kurumları programlarına yerleştirilirken, öğretmen yetiştirecek kurumlar oluşturma çalışmalarına başlandığı; bilgilendirme, bilinçlendirme ve farkındalık yaratma çabalarına hız verildiği görülmektedir. Selim Sırrı Bey, İsveç sisteminin okullarda uygulanmasında rehber olmak üzere bir dizi ders kitabı hazırlamış, gazete ve dergilerde beden eğitiminin her yaş ve cinsiyet için anlamı, önemi ve uygulama biçimleri üzerine yazılar yayımlanmış, telif ve tercüme eserler çoğalmış, seri konferanslar verilmiştir. Öğrenci gençliğin edindiği becerileri ve kazandığı dinamizmi topluma sunmanın aracı olarak 1916, 1917 ve 1918 yıllarında İsveç jimnastiklerinden örneklerin sunulduğu idman bayramları düzenlenmeye başlamış, 1918 Bayramı'nda ilk kez kız öğrencilerin de beden eğitimi gösterilerine katılımı sağlanmıştır. Bununla birlikte geleneksel yapıların radikal değişimlere direncinin sürdüğü görülmektedir. Dini çevrelerin direncine, onların da beden eğitiminin olumlu etkilerini kendi üzerlerinde deneyimlemeleri için Medrese'tül Vaizin programına beden eğitimi dersi koydurarak karşılık veren Selim Sırrı Bey'in, 1912'de eğitim-öğretim politikalarını belirleme görevini üzerinde bulunduran Meclis-i Kebir-i Maarif'in daimi üyeliğine getirilmesinin, problemlerin çözümünü kolaylaştırdığı anlaşılmaktadır. Sonuç olarak 19. yüzyıl başlangıcında kurucusu Ling tarafından temelleri atılan ve ardılları tarafından geliştirilen pedagojik, tıbbi ve askeri alanlardaki uzmanlık birimleriyle İsveç jimnastiği, 19. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı coğrafyasında da tanınmaya başlanmış, II. Meşrutiyet döneminin başlangıcından itibaren Selim Sırrı Tarcan'ın çabaları ile Türk Eğitim Sistemi'ne entegre edilmiştir. II. Meşrutiyet döneminde beden eğitimi öğretmeni yetiştiren bir sistem yeterince geliştirilememiş olmakla beraber, beden eğitiminin gerekliliği konusundaki kanaatlerin yaygınlaşmasına yol açmış, kız okul¬ları da dahil çeşitli düzeydeki okulların ders programlarına beden eğitimi dersleri alınmış, en önemlisi, Cumhuriyet döne-mine, beden eğitimine ilişkin, bir hayli olgunlaşmış teorik ve pratik bilgi, spor kültürü ve organizasyonel deneyim ak¬tarılmıştır