Ailesel akdeniz ateşi hastalarında interlökin-21 ve interlökin-23 seviyelerinin araştırılması


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2014

Öğrenci: MUTLU HIZAL

Danışman: MEHMET AKİF ÖZTÜRK

Özet:

Ailesel Akdeniz Ateşi (FMF), sıklıkla yüksek ateşin eşlik ettiği, ortalama 1-3 gün süren tekrarlayıcı ataklarla karakterize, serozal yüzeylerin inflamasyonuyla seyreden otoinflamatuar bir hastalıktır. FMF patogenezine katkısı olabileceği düşünülen ve yeni tanımlanan faktörlerden bir tanesi de yardımcı T lenfosit 17 (Th17) hücresidir. FMF patogenezinde önem taşıyan interlökin-1β (IL-1β) ve interlökin-6 (IL-6) sitokinlerinin üretimine katkı yaptığı Th17 populasyonu FMF hastalarında sağlıklı kontrollere göre daha yüksek oranda bulunmuştur. İnterlökin-21 (IL-21) ve interlökin-23 (IL-23), Th17 ilişkili sitokinlerdir. IL-21'in baş üreticisi Th17 hücresidir. Özellikle bu iki sitokin doğal ve edinsel immün sistemler arasında ilişki kurmada oldukça önemli bir rol üstlenirler. Ayrıca her iki sitokinin birçok otoimmün ve inflamatuar hastalıkla ilişkisi gösterilmiştir. Çalışmamızda FMF hastalarının tanı anındaki, tedavi sonrasındaki serum IL-21 ve IL-23 seviyelerini araştırdık ve sağlıklı kontrollerle karşılaştırdık. Çalışmaya akut atakta olan hastalar alınmadı. Ataklar arası dönemde olan 27 FMF hastası ve 27 sağlıklı gönüllüden oluşan kontrol grubuyla (her iki grup için K/E: 16/11) yapılan çalışmada insan IL-21 ve IL-23 ölçüm kitleri (eBioscience, San Diego, ABD) kullanılarak ELISA yöntemiyle ölçüm yapıldı. Hastaların hem tanı anında hem de tedavi sonrasında elde edilen serum örnekleriyle eş zamanlı bakılan eritrosit sedimentasyon hızı (ESH), C-reaktif protein (CRP) seviyeleri, gen mutasyon analizleri ve klinik bulgularıyla interlökin seviyeleri kıyaslandı. FMF hastalarının tanı anı interlökin seviyeleriyle kontrol grubu arasında ve kolşisin tedavisi sonrası değerleri arasında anlamlı fark bulunmadı. M694V homozigot, heterozigot olma durumuna göre interlökin seviyelerinde anlamlı değişiklik saptanmadı. Yine akut faz reaktanlarının ve farklı klinik bulguların her iki interlökinin seviyeleriyle anlamlı ilişki göstermediği bulundu. Hasta grubunun tanı anı ve tedavi sonrası bakılan ESH, CRP değerlerinde anlamlı düşüş gösterildi. Atakta olmayan hastalarla yapılan çalışmamızda akut faz reaktanlarının tedavi öncesi yüksek değerlerde olması subklinik inflamasyonun göstergesi olarak yorumlandı. Özetle, bu çalışmamızda, son yıllarda FMF patogenezindeki rolü ispatlanmış olan Th17 hücrelerinin aktivasyonunda kilit rol oynayan IL-21 ve IL-23'ün serum düzeylerinin tedavi almamış olan hastalarda sağlıklı kontrollerden farklı olmadığını, ayrıca tedavi alan hastalarda da tedavi önceki düzeylerden daha farklı olmadığını gösterdik. Sonuçlarımız IL-21 ve IL-23'ün FMF ile ilgili patofizyolojik ve klinik süreçlere katkıda bulunmadığının kanıtı olarak değerlendirilebilir. Ancak bizim sonuçlarımız ataklı hastaların dışlanmış olması nedeniyle IL-21 ve IL-23'ün akut FMF ataklarında rol oynamadıklarının göstergesi olarak kabul edilemez. Ayrıca bu iki sitokinin serum seviyeleri, doku düzeyindeki seviyelerinin ve/veya etkinliklerinin doğrudan göstergesi olmayabilir.