Polikistik Over Sendromu nda Serum Dipeptidil Peptidaz-4 (Dpp-4), Adenozin Deaminaz (Ada) Aktiviteleri ve Oksidatif Stres Belirteçlerinin Değerlendirilmesi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2017

Tezin Dili: Türkçe

Öğrenci: Seda Kahraman

Danışman: ALEV EROĞLU ALTINOVA

Özet:

Polikistik over sendromu (PKOS), yalnızca reprodüktif bir hastalık olmayıp aynı zamanda uzun vadeli sağlık riskleri ile ilişkili görülen heterojen, metabolik bir hastalıktır. İnsülin direncinin ve metabolik bozuklukların yanı sıra, PKOS‟lu kadınlarda, kronik düşük dereceli inflamasyon ve artmış oksidatif stres gösterilmiştir. DPP-4 enziminin metabolik ve inflamatuar hastalıkların patofizyolojisinde rol oynayabileceği düşünülmektedir. DPP-4 ayrıca ADA enzimiyle bağlanmaktadır. ADA ile DPP-4‟ün etkileşimi, T hücre proliferasyonunda artış ve sitokin sentezi ile sonuçlanmaktadır. ADA aktivitesinin artması halinde, azalan adenozin düzeyleri ile birlikte insülin direnci, hücre proliferasyonu, inflamasyonun indükleneceği öne sürülmektedir. Bu çalışmada, PKOS‟lu hastalarda insülin direnci ve inflamasyon ile ilişkili olan DPP-4 ve ADA aktivitelerini, oksidatif stres parametrelerinden serum NO düzeyi ve NOS aktivitesini kontrollerle karşılaştırmalı bir şekilde ölçmeyi, kendi aralarında ve metabolik parametrelerle olası ilişkilerini incelemeyi planladık. Ayrıca obez ve nonobez olarak 2 altgruba ayırdığımız hasta ve kontrol grubunu aynı parametreler açısından araştırdık. Çalışmaya PKOS'lu 52 kadın ve 41 sağlıklı kontrol alındı. PKOS‟lu hasta ve kontrol grubunun DPP-4 aktivite düzeyleri benzer tespit edildi (19,54 ± 7,01 ve 18,24 ± 6,73 IU/l; p=0,369). Serum ADA aktivite düzeyleri PKOS grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulundu (0,33 (0,17-0,67) ve 0,26 (0,12-0,60) IU/l; p=0,006). Serum NO düzeyleri PKOS grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulundu (24,5 (13,25-58) ve 12,25 (6-24,50) μmol/l; p<0,001). Serum NOS aktivite düzeyleri PKOS grubunda kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulundu (5,46 (3,38-12,71) ve 4,54 (2,55-10,13) IU/ml; p<0,001). PKOS ve kontrol grubu ayrıca kendi içinde fazla kilolu (BKİ ≥ 25 kg/m 2) ve obez (BKİ ≥ 30 kg/m 2) olanlar obez; BKİ < 25 olanlar nonobez şeklinde altgruplara ayrıldı. 31 obez PKOS‟lu hasta, 24 obez kontrol ve 21 nonobez PKOS‟lu hasta, 17 nonobez kontrol mevcuttu. Obez PKOS‟lu hasta ve obez kontrol grubunun DPP-4 aktivite düzeyleri benzer tespit edildi (p=0,356). Serum ADA aktivitesi, NO düzeyleri ve NOS aktivite düzeyleri obez PKOS grubunda, obez kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulundu (p=0,044, p<0,001 ve p<0,001). Nonobez PKOS‟lu hasta ve nonobez kontrol grubunun serum ADA ve DPP-4 aktivite düzeyleri benzer tespit edildi (p=0,128 ve p=0,802). Serum NO düzeyleri ve NOS aktivite düzeyleri nonobez PKOS grubunda, nonobez kontrol grubuna göre istatiksel olarak anlamlı şekilde yüksek bulundu (p<0,001 ve p= 0,006). PKOS grubunda, DPP-4 düzeylerinin ADA ile negatif korelasyon gösterdiği saptanmıştır. Total grupta değerlendirildiğinde ADA ile BKİ arasında pozitif korelasyon olduğu gösterilmiştir. NO‟nun diğer değişkenler ile korelasyonu PKOS hasta grubunda değerlendirildiğinde; BKİ, bel çevresi, HOMA-IR, LDL, trigliserid, total testosteron ve NOS düzeyleri ile pozitif korelasyon gösterdiği tespit edilmiştir. Regresyon analizinde NO düzeyi için belirleyici faktörlerin PKOS varlığı, total testosteron ve HOMA-IR olduğu; NOS düzeyi için ise belirleyici faktörün PKOS varlığı olduğu saptanmıştır. Çalışmamızın sonucunda PKOS‟lu kadınlarda DPP-4 aktivitesinde belirgin bir değişiklik olmadığını, bununla birlikte ADA aktivitesinin obeziteyle ilişkili bir şekilde arttığını saptadık. PKOS'lu kadınlarda serum ADA aktivitesinin yükselmesi bu hastalıktaki altta yatan subklinik inflamasyonu dolaylı olarak yansıtabileceğini düşünmekteyiz. Artmış NO düzeyi ve NOS aktivitesini ise obeziteden bağımsız bir şekilde PKOS ile ilişkili bulduk. Bunun da subklinik inflamasyonun herhangi bir sürecinde oksidatif strese yönelik kompensatuvar bir mekanizma sonucu geliştiğini düşünmekteyiz.