Serum IL-12/TGF-Beta1 oranının ateroskleroz yaygınlığı üzerine olan etkisi


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2013

Öğrenci: HASAN ATA BOLAYIR

Danışman: NURİ BÜLENT BOYACI

Özet:

Amaç: Günümüzde kalp damar hastalıklarına bağlı ölümler gelişmiş ülkelerde tüm ölümlerin yaklaşık yarısından, gelişmekte olan ülkelerde ise dörtte birinden sorumludur. Aterosklerotik damar hastalığı gelişimine bakıldığında ise inflamasyonun önemli bir rol oynadığı görülmüştür. Bu nedenle proinflamatuar ve antiinflamatuar sitokinlerin aterosklerotik koroner arter hastalığı seyrine olan etkilerini değerlendirmek amacıyla, çalışmamızda; aterosklerotik koroner arter hastalığı oluşumuna zemin hazırladığı gösterilen hipertansiyon, hiperlipidemi, sigara içimi ve diyabetes mellitus gibi geleneksel risk faktörlerinin (medikal tedavi ile kontrol altında olsalar bile) serum okside LDL ve yd-CRP düzeylerini artırabildiğinin ve böylelikle oluştuğu kanıtlanması planlanan bu oksidatif ortamda, aterosklerotik sürecin seyrini ve aterosklerotik koroner arter hastalığı yaygınlığını IL-12 ve TGF-Beta1 arasındaki dengesizliğin belirleyebileceğinin gösterilmesi amaçlanmıştır. Yöntem: Aralık 2011-Aralık 2012 tarihleri arasında Gazi Üniversitesi Kardiyoloji Polikliniğine tipik vasıfta göğüs ağrısı nedeni ile başvuran, yapılan efor testi veya miyokard perfüzyon sintigrafisinde iskemi bulgusu izlenmesi üzerine koroner anjiografi uygulanan, 25 yaş üstünde ve aterosklerotik koroner arter hastalığı için en az bir geleneksel risk faktörüne sahip 80 hasta dahil edildi. Hastalarda mevcut geleneksel risk faktör(ler)inin medikal tedavi ile kontrol altında olması koşulu arandı ve akut koroner sendrom tablosundaki hastalar çalışmadan dışlandı. Bulgular: Hastalar; CASS 20 skorlarına göre ateroskleroz saptanmayanlar, ateroskleroz yaygınlığı düşük düzeyde olanlar ve ateroksleroz yaygınlığı yüksek düzeyde olanlar olmak üzere üç gruba ayrıldı. Hastaların bazal karakteristikleri ve demografik özellikleri açısından gruplar arasında anlamlı fark yoktu. Ateroskleroz yaygınlığı arttıkça ortalama serum okside LDL düzeylerinin, (73,6±3,24 / 144,4±4,45 / 243±9,3 ng/ml), ortalama serum yd-CRP düzeylerinin, (4,21±0,25 / 11,1±0,2 / 17,7±0,32 mg/lt) ve ortalama serum IL-12 düzeylerinin (3,33±0,15 / 9,70±0,22 / 23,60±0,46 pg/ml) arttığı; ortalama serum TGF-Beta1 düzeylerinin ise azaldığı (32,1±0,59 / 18±0,28 / 6,74±0,42 ng/ml) izlenmiş olup bu birliktelik istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur.(p<0,01) Sonuç: Medikal tedavi ile kontrol altında olsa dahi, geleneksel risk faktörlerinin serum okside LDL ve yd-CRP seviyelerini artırdığı gösterilmiştir. Bu belirteçlerin serum düzeylerinin, sahip olunan geleneksel risk faktörü sayısı ile ilişkisiz olduğu tespit edilmiştir. Okside LDL ve yd-CRP oluşumuyla/düzeylerinin artışıyla, oluştuğu kanıtlanmış olan bu oksidatif ve inflamatuar ortamda aterosklerotik koroner arter hastalığının gelişip gelişmeyeceğini, ilgili damar segmentinin intimasında bulunan baskın sitokinin belirlediği saptanmıştır. T helper hücrelerden salınan proinflamatuar sitokinler süreci aterojenik yöne sürüklerken Treg hücrelerinden salınan TGF-Beta1 ise süreci antiaterojenik yöne sürüklemiştir.