İnfertil kadınlarda endokrin problemlerin sıklığı


Tezin Türü: Tıpta Uzmanlık

Tezin Yürütüldüğü Kurum: Gazi Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Türkiye

Tezin Onay Tarihi: 2014

Öğrenci: CAN GÜNAY

Danışman: RİFAT HAKKI GÜRSOY

Özet:

Birçok endokrin patoloji normal ovaryen fonksiyonu bozarak infertiliteye sebep olabilir. İnfertil kadın değerlendirilirken, organik ve fonksiyonel (endokrinolojik) patolojiler birlikte düşünülmeli ve buna göre hareket edilmelidir. Bu çalışmada, infertilite polikliniğimize başvuran infertil kadınlarda özellikle anovulasyona ve ovaryen disfonksiyona yol açan endokrin problemlerin sıklığının epidemiyolojik olarak belirlenmesi amaçlanmaktadır. Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı İnfertilite Polikliniğine Ocak 2012 Temmuz 2013 arasında başvuran 256 infertil kadın hastanın sT3, sT4, TSH, FSH, LH, prolaktin, serbest testosteron, 17-OH progesteron, DHEA-S serum seviyeleri, 190 hastanın anti-tiroglobulin, 195 hastanın anti-tiroid peroksidaz (anti mikrozomal antikor) serum seviyeleri retrospektif olarak değerlendirildi. Serum serbest T3-T4 seviyeleri normal aralıkta olup, TSH seviyeleri yüksek olan olguların yüzdesi %26.6 idi ve bu olgular subklinik hipotiroidi prevalansını belirledi. Diğer çalışmalar ile karşılaştırıldığında, çalışmamızda daha yüksek prevalans değeri elde edildi. (Bunun en önemli nedeni, TSH'ın subklinik hipotiroidi tanısı için eşik değerinin günümüzde 2.5 mIU/L kabul edilmesi ve bizim de bu değeri kullanmamızdır.) TSH seviyeleri %2.3 oranında eşik değerin altında kaldı. sT3 ve sT4 serum seviyeleri incelendiğinde eşik değeri geçenlerin oranı sırasıyla %5.1 ve %3.5 idi; eşik değerin altında kalanların oranı da sırasıyla %0.4 ve %0 idi. Tiroid oto antikorlarından anti-tiroglobulin ve anti-tiroid peroksidaz (anti-mikrozomal antikor, anti-TPO) serum seviyeleri değerlendirildiğinde sırasıyla %14.2 ve %18.5 oranında eşik değerin üstünde 103 oldukları görüldü. FSH serum seviyeleri %10.9 oranında eşik değerin üstünde, %3.1 eşik değerin altında saptandı. Buna karşın LH serum seviyeleri %3.9 eşik değerin üstü, %4.3 eşik değerin altı tespit edildi. Hiperprolaktinemi olguların %7'sinde mevcuttu. Hipoprolaktinemi ise %0.4 oranında saptandı. Serbest testosteron serum seviyesinin %5 oranında eşik değer üstünde olduğu görüldü. 17-OH progesteron seviyesi %9.7 oranında eşik değer üstünde, %0.4 eşik değer altında idi . DHEA-S seviyesinin ise %3.5 oranında eşik değer üstünde ve %4.7 oranında da eşik değer altında olduğu saptandı. Kruskal-Wallis istatistiksel analizi ile değerlendirildiğinde gebelik kategorileri ile hiçbir hormonal değer arasındaki ilişki anlamlı değildi. Yaş kategorileri ile bazı hormonlar arasında anlamlı ilişki tespit edildi. FSH serum seviyesinin yaşla birlikte arttığı, 17-OH progesteron ve DHEA-S seviyelerinin de yaşla birlikte azaldığı belirlendi. Spearman testi ile hormonlar arası korelasyon incelendiğinde; yaş ile FSH arasında zayıf pozitif, 17-OH progesteron ve DHEA-S arasında zayıf negatif , anti-tiroglobulin ile anti-mikrozomal antikor arasındaki güçlü pozitif ve DHEA-S ile serbest testosteron arasındaki orta derecede pozitif korelasyon dikkat çekti. Kadınlardaki endokrin problemler, ovaryen fonksiyon bozukluğu ve infertilite ile sık birliktelik gösterir. Endokrin sistem fertilite ile devamlı bir etkileşim içerisindedir. Sonuç olarak hangi endokrin patolojinin daha sık infertiliteye yol açtığı ya da daha önce infertilite ile ilişkisiz gibi görünen bir endokrin patolojinin ilişkili olabileceği belirlenirse buna spesifik tanı ve tedavi yöntemleri geliştirilip daha yüksek gebelik ve canlı doğum oranları elde edilebilir.